V for Vendetta, 2005

V olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngilteresi’nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V İngiltere halkını, kendisiyle Guy Fawkes günü olan 5 Kasım’da Parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder.


Olay, ben diyeyim 1984’un Matrix’inde, kuzenim desin Londra’da, bilenler desin Norsefire devletinde geçiyor. Tarih remember remember the fifth of november. Evini iktidarca yasaklanmış ne kadar kitap, tablo ve sanat eseri varsa onlarla ve bir tane Jukebox’la doldurmuş neo Zorro V, terörizme savaş açmış neo Bigbrother Şansölye’ye savaş açıyor.

Adalete ihanet etmiş, güce ruhunu satmış bir mahkeme binası bütün Londra’ya dinlettirilen Çaykovski’nin 1812 Uvertürü eşliğinde estetik bir bombalı saldırıyla havaya uçurulur. Sistemini “korku” üzerine inşa etmiş Bigbrother korkmuştur bu kez. Hemen medyayı devreye sokar. Filmdeki medya kurgusuyla Orwell’in “gerçeği çarpıtma bakanlığı” nın hatırlatmaktan çekinmez yönetmen, aferin. Medyanın haberleri veriş tarzı nasıl tanıdıktır ya rabbim. Ve filmdeki favori sahnelerimden biri filmdeki favori karakterim Gordon Deitrich adli muhteşem talk Show cunun Şansölye gösterisi oldu. Daha sonra evinde Kur’an-ı Kerim bulunduğu gerekçesiyle hükûmet adamlarınca öldürülecek Gordon’un kısacık şovu bile filmde politik tat arayanları tatmin edecek güzellikte. Teröristin maskesi çıkartıldığında onunla mücadele ettiğini iddia edenin sureti çıkmaz mı?
Biz bu filmi gördüğümüz için yadırgamıyoruz ama filmin gelişimini beraber takip ettiğimiz dedektifin, teröristin kimliğiyle ilgili araştırmalarını derinleştirip ipin ucunda kendi yöneticileriyle amirleriyle karşılaştıkça yüzüne çöken şaşkınlık görülmeye değer…

Bu iktidar denen Leviathan öyle tehlikeli bir canavardır ki Bigbrother bile güvende değildir. Herkesin her bokunu bildiği halde iktidarla ile ilgili bu temel gerçeği bilmekten aciz diktatör halka gerekli dersin verilmesini emretmekle meşguldür hala: “bombanın bin türlüsünü patlatın! Krizin bin türlüsünü çıkarın! Virüsün bin türlüsünü yayın! Onlara (halka) neden bize (iktidar) ihtiyaç duyduklarını hatırlatın” nasıl evrensel bir şovdur… İktidar mı Şansölyenindir yoksa Şansölye mi iktidarın diye düşünürken iktidar adli Leviathan çıkagelir ve bütün açgözlülüğüyle bu kez Şansölyeyi yer. Dublörlüğünü Shakespeare yapmıştır; “hainlerin en büyüğü sadıkların en bağnazından çıkar.”

Devrimci V’nin hayat enerjisiyle hareketlenen özgürlük treni iktidarın sarayına doğru yola çıkmıştır bu arada… Saray, görkemli bir patlamayla hak ile yeksan olur. Ancak iktidarın yıkılışını simgeleyen, o çok uzun karanlık gecenin bittiğini muştulayan bu ışıltılı gösteri insanları ürkütmez. Çocukluklarından beri genlerine kadar işlenen kurgulanmış korkularını aştıkları için bir “temasa objesi” olarak seyrederler bu yıkımı… Artık dans etmeye hazırdırlar. Devrimde dansın ne işi var demeyesiniz, kör kuyulara gelmeyesiniz. Emma Goldman’ın filme kadar uzanan dilinden uyarı yapılmıştır zaten; “dans etmeme izin verilmeyecekse, n’apayim devriminizi?”

Leave a Reply

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Next ArticleYasaklar Dünyasındayım !