Soma

Türkiye son günlerin en büyük faciasını  Manisa’nın bir ilçesi olan Soma’daki maden kazasında yaşadı.

“Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma’da meydana gelen maden kazasında 201 işçinin hayatını kaybettiğini 80 kişinin de yaralandığını açıkladı.” (Gazeteler 14.05.2014)

Tabii bazı açıklamalara göre de aşağıda 500’ü aşkın kişi vardı. Bunların tümü kurtarıldı mı, belli değil. Buna göre verilen 201 rakamı da yarın yükselebilir.

Niye bunlar oluyor? Biliniyor ki, Türkiye İş kazaları ve ölümlerinde  Birinci sırada.

Buna göre, gerekli önlemleri alamıyoruz. Yapılması gerekenleri yapamıyoruz demektir.

Her kurumda, olmazsa serbest çalışan “İş Analizi Uzmanları” vardır; bunlar işin özelliklerini incelerler; çalışanın sahip olduğu “Risk Alanlarını” belirlerler. Gerekli önlemleri önerirler. Bunları diğer ülkelerdeki ciddi kurumlar, kendi kurumlarının “Dış Değerlendirilme” sini yaptırmak için sık sık başvururlar. Gösterilen risk analizlerine göre yapılması gerekenleri adı geçen kurumlar yaparlar,  gereken önlemleri alırlar.

Bizde, ne kurumlar gerekeni yapıyor; ne de Devlet… İnsanlar her an Azrail’le karşı karşıya, bir bakıma ona meydan okuyarak çalışmaya, bir yerden bir yere gitmeye, yaşamaya çalışıyor. Bu yüzden de, Azrail, insanlarımızı ilk fırsatta tepeliyor. Hiç kaçma fırsatları yok ki…

Eğer sen, risk analizleri yaptırmazsan; neyin tehlikeli; kazanın nasıl gelebileceğine ilişkin öngörülerde bulunmazsan, elbette Azrail tepende olacaktır.

Bir kurumun, süreğen denetimlerini yapan müfettişleri, uzmanları vardır. Bunlar genellikle o kurumun paralı memurları oldukları için birçok şeyi görmezler veya göremezler. Türkiye’de her kurumun bir de  “Dış Denetim” in yapılması gerekir. Bunu ya özelleşmiş kurumlar yapabilir veya Devletin bu amaç için oluşturulmuş kurumları. Bunlar da hiçbir tehlike öngörmüyorsa, artık işler Allaha kalmış demektir. İşçiler madene girerken dua okuyacaklardır, bir de çıktıktan sonra. Çünkü hayatları pamuk ipliğine bağlı demektir.

Attila Sertel  yazısında : ”Türkiye ölümlü iş kazalarında Avrupa Birincisi, Çin’den sonra dünya ikincisi. Tedbir almayan yüzsüzler, sorumsuzlar yüzünden Çin’i geçeceğiz…” diyor. (nediyor.com)

İçerde dışarıda yapılan küresel araştırmalar var. Buna göre durumumuz iş kazalarında, maden kazalarında durumumuz hiç iyi değil. İnsanlarımız oluk, oluk ölüyorlar. Bazıları ”Önlem alın!” diye bas bar bağırıyor… Bunlar sepet altı ediliyor

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in açıklamasına göre Soma’daki madenlerin durumu Meclis’e getirilmiş. Meclis CHP, BDP ve MHP’nin desteğine rağmen Soma araştırmasını reddetmiş!  Soma için araştırma önergesi CHP, MHP ve BDP’nin “Evet” oylarına karşın, AKP’nin “Hayır” oylarıyla reddedilmiş

Yani Soma’daki iş cinayetleri için araştırma komisyonu kurulmasını bizzat AKP engellemiş. Zaten işlerine gelmeyen her konuyu görmemezlikten gelip, yollarına devam etmeleri onların eski huyları.

Şimdi madenlerin önlerinde binlerce kadın, çocuk babalarının cesedinin yer altından çıkarılmasını bekliyor. Yollar araçlarla kapanmış. Çevre ilçelerden, köylerden gelenler babalarını, çocuklarını görmek istiyorlar. Çoğunu sağlam görebilecekleri şüpheli. Ondan sonra, yüzlerce evde  günlerce sürecek yas törenleri, ağlama, bağırma… Azrail ne yapsın? Kendisine fırsat verilince yapacağını yapıyor. Hiç acımıyor.

Beyler insana kıymet verelim; gerekli önlemleri önceden alalım. Yok, kimse dinlemiyor.

Tedbirli olmanın bir yolu da, bütün insanlarımızın eğitimli olmasından, eğitim düzeyinin yükseltilmesinden geçiyor.

Cahil insanlar, korkuyorlar, hayatlarını riske atıyorlar. Kimseyi eleştiremiyorlar. İki kuruşluk maaşları için  günde bilmem kaç saat yeraltında yaşıyorlar. Kolay mı?

Şimdi ne olacak? Bir iki hafta ağlayacağız. Ondan sonra, “Bütün tedbirler alınmıştır.” diyeceğiz. Bu kez de ölenlerin çocukları, kardeşleri, gençler ocağa girecekler. Niye? Oradan gelecek üç kuruş maaşa muhtaçlar da ondan.

Ondan sonra diğer kazalar gelecek,
Diğer madenlerdeki kazalar,
Fabrikalardaki kazalar,
Doklardaki kazalar,
Kazalar, kazalar…
Nice kazalar.

Kötü bir dünyada yaşıyoruz. Ve insanlarımız Azrail’le el ele yaşıyorlar,  ama durumun farkında değiller, bilmiyorlar. Zaten onlar için de bu dünyadaki hayat o kadar da kıymetli değil. Sekiz saat yeraltında 10 km derinde  bir kuyuda ömrünü geçirmişsin. Söyle neye yarar… Önemli olan öteki dünya!

Böyle yaşıyoruz.

Devletse “Geçmiş olsun” birer maaş ikramiye verir. İnsanları susturmasını bilir… Ama tedbirler onlar çok geç gelir.

İnsanlar kurtarırsa, onlar kendini kurtarabilir. Nasıl mı? Sarı sendikalardan kurtularak… O da hiç de kolay değil. Çünkü artık hangisi Sarı, hangisi Mavi o da belli değil.

Geçmiş olsun, başımız sağ olsun. Artık Azrail, bu yerlere, bu illere biraz uzak dursun. Bunlar yalnızca dilekler. Olur mu, gerçekleşir mi? Gelecek kazaya kadar bekleyelim bakalım. Yarın mı, öteki gün mü? Bu gidişle başımızın beladan kurtulması pek mümkün gibi görünmüyor.

Leave a Reply

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Next ArticleEda & Onur